24 Aralık 2015 Perşembe

Yeni Yıl Hediyesi İndirimli Uçak Bileti

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba,
Bugün sizlerle çalıştığım şirketin tüm çalışanlarına "eşine dostuna dağıtsın" diye verdiği indirim kodunu paylaşacağım. Siz de bu kodla hem kendinize hem sevdiklerinize gidiş dönüş uçak bileti alabilirsiniz. E uçmayan kalmasın değil mi? :) Türkiye'de gezilip görülecek çook güzellik, ziyaret edilecek çook akraba var :) Kampanya detayları aşağıda. E hadi bugünlük benden bu kadar. 


“İndirim kodları anadolujet.com’dan 3 Ocak 2016 tarihine kadar satın alınacak, 15 Şubat – 12 Mayıs 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek gidiş-dönüş uçuşlar için geçerlidir. İndirim kapsamında gidiş-dönüş uçuşlar vergi ve harçlar dahil 99 TL’den sunulmaktadır. Anadolujet.com dışında bir internet sitesinde ve ya diğer satış kanallarında indirim kodları kullanılamaz. Kampanyada yolcu tipi kısıtı bulunmamaktadır. Aynı rezervasyonda en fazla 7 kişi olabilir. Kampanyaya aktarmalı uçuşlar, ortak (codeshare) seferler ve Kıbrıs (Ercan) hattı dahil değildir. Bu kampanya diğer kampanya ve indirimlerle birleştirilemez. Biletlerde iptal, iade ve değişiklik yapılamaz. 

KULLANIM
Kodu kullanabilmek için anadolujet.com’dan uçuşunuzu planlayın. Kredi kartı ile ödeme sayfasında “AnadoluJet Personel Kampanyası” kampanyasını seçin, promosyon kodunu ilgili alana girerek “uygula” butonuna basın ve biletinizi satın alın. İyi uçuşlar dileriz. ”



22 Kasım 2015 Pazar

Balkabaklı Patlıcanlı Makarna

Başlığı okuyunca "Nassı yaniiii?" diye tepki verenleriniz olmuş olabilir. Heyoo farklı bir tarif diye gözlerinde kalpçiklerle heyecanlanmış olanlar da olabilir. Öncelikle "Nasıl olur ki?" diye tereddütle bakanlar için açıklayayım, tarifte bal kabağı eser miktarda yer almaktadır :)

Olay şöyle gelişti efem; Pazardan aldığım bal kabaklarıyla değişik tarifler denemeyi kafama koydum. Cahide Jibek'in sayfasından arattığım bal kabaklı tariflerden birini seçtim. Tarife göre bal kabaklarının rendelenmesi gerekiyordu. Güya cinfikirlik yaptım, rendelemekle uğraşacağıma küçük küçük doğrayıp robota atayım dedim. Amma velakin robotumun bıçağı balkabaklarını çekecek kadar keskin değilmiş :( Ben de robottan çıkarıp elimle rendelemeye başladım. Ama robota atarken küçük parçalar halinde doğradığım için rendelerken oldukça zorlandım. Eşim geldi, "Ya amaan ne uğraşıyorsun. Balkabakları dursun, yarın bunları haşlar başka bir şey yaparsın. Sen şimdi bi patlıcanlı makarna yap." dedi :) E tabi bana da mantıklı geldi. Dilimlenmiş kabakları daha sonra haşlanmak üzere dolaba kaldırdım. Ama önümde de bir miktar rendelenmiş balkabağı var, onlar ne olucak? Katıverdim patlıcanlı makarnanın içine :)


Patlıcanlı makarna öğrenci evinde kalırken öğrendiğim bir tarifti. İçine kattığım azcık balkabağı arada kaynadı gitti, hissedilmedi bile. Bir daha bu tarifi deneyecek olsam balkabağı miktarını artırırım. Bu sefer olay spontane geliştiği için böyle oldu :)

Adım adım yapılış aşamalarını fotoğrafladım. Önce biraz sıvıyağda soğan sarımsak ve balkabaklarını kavurdum. Balkabaklarının miktarını görüyorsunuz ne kadar az :)



Soğanlar pembeleştiğinde içine ince ince dilimleyip suda beklettiğim 1 adet patlıcanı kattım. Kapağını kapatıp kısık ateşte biraz pişmesini bekledim. 


Biraz salça ve baharatlarla renklerdirdim. Salça ile de bir müddet piştikten sonra arkada görmüş olduğunuz başka bir tencerede haşlanan makarnaları katıp iyice karıştırdım. 


Sonuç oldukça doyurucu bir yemek. Afiyet olsun efem :)



Fırına Balık Atmışsam Benden Mutlusu Yoktur

Balık sezonu açıldı, haydi herkes balıkçısına koşsun. Bence çalışan bir kadının evde hazırlayacağı en kolay şeylerdendir balık. Özellikle fırında hazırlanacak büyük balıklar. Balığı biraz yağla, tuzla atıver fırına. O pişene kadar salatanı yap, bitti bile :) Makarna yapmaktan bile daha zahmetsiz ama makarna kadar öğrenci evi yemeği olmak gibi bir vasfa bürünmemiş, üstelik de çoook besleyici. 

Ben öyle dümdüz yağlayıp düzleyip fırına veremem olaya illa atraksiyon katıcam derseniz de serbestsiniz. Bakınız şekil a; aşağıdaki palamutlar :) 


Önemli not: Palamut yapacaksanız balıkların üzerinde azcık sirke gezdirip aralara maydanoz sapları yerleştirirseniz süper bir rayihası oluyor. 


Veya benim bu alabalıklara yaptığım gibi üzerine sarımsak dilimleyip, toz biber serpip koyabilirsiniz. Yanında patates ve biberlerle oldukça hoş oluyor bence. Biz 2 kişilik küçük bir aile olduğumuz için koca tepsinin ortasında azcık balık atıp fırını yakmaya kıyamıyorum yanını patatesle falan dolduruyorum. Pişmiş hali de aşağıda :)


İzmir Levrek yaparken ise balığın arasına defne yaprağı, soğan ve limon dilimleyip koyuyorum. 



Yazının başında da belirttiğim gibi bazen de hiç defne yaprağıymış, sirkeymiş, limonmuş, baharatmış atraksiyonlarına girmeden dümdüz atıveriyorum fırına balıkları :) O şekilde de baya lezzetli oluyor emin olabilirsiniz. 

 


Fırında balık yapmanın tek dezavantajı, fırınınızın camları aşağıdaki şekilde göründüğü gibi kirleniyor :( Balık pişerken yağ sıçratıyor. Tepsiye yağlı kağıt sererek tepsideki kirlenmeyi minimuma indirmeye çalışıyorum ve tepsiyi direkt bulaşık makinesine atıyorum ancak fırın temizleme işi olanca göz korkutuculuğuyla beni beklemeye devam ediyor :) Yapacak bir şey yok, gülü seven dikenine katlanır :) 

Mesela ben bu dezavantajına rağmen normalde tavada yapılması tavsiye edilen hamsiyi bile fırında yapıyorum bazen :)



 Omega 3 kaynağı bu besini, Allah'ın bu güzel lütfunu kış gelince sofralarınızdan ayırmayın :) 
Kalın sağlıcakla...

11 Kasım 2015 Çarşamba

DIY - Kutu Kaplama

Hep bloglardaki geri dönüşüm projelerine imrenerek bakardım. Evdeki çöpe atılması muhtemel eşyalardan çok işe yarar şeyler çıkaran insanlara hayranım. Ben de banyo dolabımın düzenlenmesi için küçük çaplı bir proje yaptım. Benimkinin adına proje bile denmez aslında çünkü gerçekten çok basit birşey. 2 koliyi renkli kaplama kağıtlarıyla kapladım o kadar. 


Banyo dolabım projeden önce böyleydi. Arkada kalan şeyleri almam gerektiğinde önce öndeki şeyleri çekip sonra geri yerine koymak gerekiyordu, ayrıca bu şekilde görüntü de gözüme dağınık görünüyordu. 


Uygun boyutlarda 2 koli ve kaplama kağıtları bulduktan sonra işe koyuldum. 


Sonuç beni tatmin etti. Hem artık tek hamlede istediğim her ürüne kolayca erişebiliyorum hem de görüntü nispeten, yani eskisine nazaran daha özenli durdu bence. Çok daha iyi olabilirdi ama Dıy projelerinde amaç zaten eldeki ürünleri değerlendirmek olduğu için eldekilerle ancak bu çıktı ortaya. 

Kolilerinizi ve kaplama kağıtlarınızı atmayın hanımlar, nerde işe yarayacağını bilemezsiniz. 

Okuyom Ben Yaa - Kitap Tavsiyesi

Geçen yazımda uzun sessizliğimin sebeplerinden kısaca bahsetmiştim; yüksek lisans, dikiş kursu, iş, ülke gündemi, ev vs. Bu yazımda da bloga yazmadığım o dönemde okuduğu kitaplardan bahsedeceğim. 


Yüksek lisans hocamın aynı zamanda roman yazdığını öğrenince merak ettim, hemen gittim ilk romanını aldım. Aşka tutunmak çok sürükleyiciydi, bir çırpıda okudum. Haliyle hemen gidip 2. kitabını da aldım. Onu da okudum bitirdim, tavsiye edebileceğim bir kitap. Yalnız iki kitabın tarzı birbirine benziyor, siz benim gibi art arda okumayın, araya başka tarzda bir kitap koyun bence. Bu arada benden duymuş olmayın Aşka Tutunmak'ın filmi de çekilecekmiş. Osman Sınav çekecekmiş, filmde de sanırım Haluk Bilginer oynayacakmış. Yalnız sakın nasıl olsa filmi çekilecekmiş diye kitabı okumamazlık yapmayın :) 




 Kitaplarımı alırken o ara kitapyurdu.com'da kampanya vardı, 60 TL alışveriş yapana şu meşhur yetişkinler için boyama kitabı sadece 5 TL idi. Ben de o zamana kadar tereddütle yaklaşmış olsam da (belli güçler bizleri oyalamak için böyle şeyleri piyasaya sürüyor olabilir mi acaba tarzı komplo teorilerini aklımdan geçiriyordum :D ) denemekten zarar gelmez diye bir tane de ben aldım. Johanna Basford'un Gizemli Orman kitabını aldım, birkaç sayfa boyadım sonra sıkıldım bıraktım :) 

Haydin sizlere iyi okumalar, ben de yeni blog yazıları hazırlayayım. Her ne kadar kış gelmiş olsa da daha yaz tatili değerlendirmemi yazıcam :) 

8 Kasım 2015 Pazar

Okuyom Ben Yaa - İyilikhane

Aylardır denediğim her tarifin fotoğrafını çekip bunu bloğa koyayım diyorum, tecrübe ettiğim bir çok şey için "bloğunda anlatsana" tavsiyesini alıyorum etrafımdan, ama gel gör ki elim bir türlü varamadı son zamanlarda bloğa. 

Bir zamanlar sadece iş-ev ekseninde geçen hayatımda sıkıldığım dönemler oluyordu, ben de aynı anda hem yüksek lisansa hem dikiş kursuna başlayarak sıkılma lüksünü hayatımdan tamamen çıkardım :) Eşim tutmasa Photoshop kursuna da yazılıyordum da sağolsun kendisi aklıselim bir insan olarak, "yüksek lisans ve dikiş kursuyla aynı anda başlama, hele bir 3-4 ay geçsin, tempona bakarak sonra karar verirsin Photoshop kursuna" dedi. Bu arada işe de aynen devam tabi :) E haliyle benim blog biraz kenarda kaldı, ama hiç unutulmadı. Son üç ayda neler biriktirdim yazmak için, inşallah sırayla hepsini yükleyeceğim. 


Şimdilik sizlere iyilikhane'den aldığım bu şirin defterle veda ediyorum. Siz de İyilikhane Yetimlerle Dayanışma Derneğinden böyle şirin mi şirin şeyler alabilirsiniz ya da yetim dayanışma halkalarına dahil olabilirsiniz. İyilikhane nedir ne değildir merak edenler için link de burada; 



13 Ağustos 2015 Perşembe

Kabaklı Mercimek Çorbası

Şu mercimek çorbası kimseden çekmedi benden çektiği kadar :)
Bu deneysel çalışmada amaç evdeki kabağı değerlendirmekti, peki neden mercimek çorbası bu deneye alet edildi? Çünkü mercimek çorbası eşimin en sevdiği çorba :D
Yapılış aşamalarını fotoğraflamak aklıma gelmemiş yaparken, ancak patlıcanlı mercimek çorbası yazımı tık tık tıklarsanız tıpatıp aynı çorba, sadece bir patlıcan yerine bir kabak doğrayıp katmıştım. Bir de patlıcanlı çorbaya kattığım yeşil mercimekten kabaklı çorbaya katmamıştım.
Çorba eşimden geçer not aldı, ve tabi benden de :D

Hepinize afiyet olsun efem. Mercimek çorbasını nasıl daha vitaminli hale getiririm diyorsanız size bir fikir verebilir. Sizlerin de değişik fikirleriniz varsa benimle paylaşın lütfen :) 


Patlıcanlı Mercimek Çorbası

Yemek yaparken deneysel çalışmalar yapmaktan kendimi alamadığım zamanlar oluyor. Bir anda içgüdüsel olarak "içine şundan da katayım, bence güzel olur" ya da "şu malzemeyi biran evvel değerlendirmem lazım, yoksa yazık olacak" tarzı düşüncelerle kendimi yeni bir deneyin içinde buluveriyorum. Sonra sarıyor bir heyecan, ya kötü olursa diye :) 
 
Deneysel bir çalışma yaptığımda daha sofraya otururken eşimi uyarıyorum, yine doğaçlama takıldım haberin olsun diye ve tadına baktıktan sonra o klasik soru geliyor; "Yeniden yapılası mı?" Eşim genelde evet yeniden yapılabilir diyor ama bir kaç sefer bence bunu bir daha deneme dediği de oldu :S   
 
Dün de evde patlıcan var ve eşim mercimek çorbasını çok seviyor, acaba mercimek çorbasını patlıcanlı yapsam nasıl olur diye google amcaya sordum. Bir kaç farklı tarif buldum ama hiçbirini tam olarak uygulamayıp hepsinden biraz biraz esinlenerek kendimce bir patlıcanlı mercimek çorbası yaptım. Sizin için de aşama aşama fotoğrafladım.
 
Daha önce közlenmiş patlıcan çorbası da yapmıştım ve severek tüketmiştik, ancak bu sefer patlıcanı közlemekle uğraşmak istemedim.
 

Öncelikle 1 adet küçük boy kuru soğanı doğrayıp sıvıyağda kavurdum.
 

 
Bu arada bir adet patlıcanı alacalı soyup 4'e bölüp dilimledim ve tuzlu suda beklettim.
 

Biraz küçük boy bir su bardağım var, onunla bir bardak kırmızı, yarım bardak yeşil mercimek ölçtüm ve yıkadım. (Burada yeşil mercimek eklemekteki amaç yeşil mercimek sevmeyen kocaya çaktırmadan yeşil mercimek yedirip onun faydalarından mahrum kalmamasını sağlamak)
 


 
Soğan yeterince pembeleştiğinde salça ve baharatları ekledim. (ben bu sefer karabiber, pulbiber, kırmızı toz biber, nane ve sumak ekledim. Siz zevkinize göre başka baharatlar da ekleyebilirsiniz. Mesela ben normalde mercimek çorbasına biberiye ve fesleğen katarım ancak bu sefer patlıcanlı yapacağım için o baharatları katma konusunda çekimser kaldım). Neredeyse unutuyordum, bu aşamada 2 diş sarımsağı da küçük küçük doğrayıp soğanlarla kavurdum.
 

Salça da bir müddet kavrulduktan sonra patlıcanları ve yıkadığım mercimekleri ekledim.
 

En son bir bardak mercimeğe 6 bardak su olacak şekilde suyunu katıp düdüklünün kapağını kapattım.
 


 
Piştiğinde böyle bir görüntüye kavuştu;
 

Blender'dan geçirin ki patlıcan sevmeyen çocuklarınıza veya eşinize içirecekseniz çorbayı içinde patlıcan olduğuna dair ortada delil kalmasın :D
 

Fotoğrafı sofrada aç bekleyen bir koca varken aceleyle çektim o yüzden ışığı falan ayarlayamamışım ama blender'dan geçirildiğinde bildiğin mercimek çorbası gibi görünüyor. Kimseye içinde patlıcan olduğunu söylemenize gerek yok :))))))

Afiyet olsun efem :)
 

6 Ağustos 2015 Perşembe

4 Yıl Önceki Keçe Hevesim-Anılar

4 yıl önce üniversiteden tanıdığım bir arkadaşımın bloğunda paylaştığı güzellikleri görüp ben de bir denesem mi acaba diyerek keçeden ciciler yapmaya başlamıştım. (arkadaşımın yaptığı güzellikleri görmek isterseniz tık tık ) Google'a keçe anahtarlık, keçe broş, vs.. yazarak neredeyse bulduğum bütün görselleri arşivlemiştim. Sonra da aradan en beğendiklerimi yapmaya çalışmıştım. 

Biraz evvel bir arkadaşımla bloğum ve yeni dikiş merakım hakkında konuşurken eski keçe merakım aklıma geldi. İş hayatına atıldıktan sonra keçelerle ilgilenmeye vakit bulamamış olsam da (çünkü gerçekten çok vakit alıyor onları düzgünce kesmeye çalışmak falan) o zamanlar onları yaparken ne kadar keyif aldığımı hatırladım. 

Sizinle o dönem yaptığım birkaç şeyin fotoğrafını paylaşmak istiyorum, çünkü benim kadar elişlerinde kabiliyetsiz bir insan en azından yüzüne bakılır bikaç parça ortaya çıkarmışsa sizler de neler yaparsınız onu göstermek amacım. Bu işlerde http://www.rengimdesign.net/  in eline su dökebilecek seviyeye gelmeyi ummasam da dediğim gibi keyif alarak yaptığım bir kaç parça var. Buyurun; 

İlk olarak çocukluğumuzun en sevimli kahramanlarından edi ve büdü ile başlayalım. Bu anahtarlıkları kendime yaptıktan sonra yeni evli bir çifte hediye ettim. Sonra bir kaç arkadaşım daha gördü, onlar da istedi. En çok yaptığım şey bu edi büdü ikilisi oldu o nedenle :) Acemi işi oldukları her hallerinden belli ama yine de çok sevimliler <3


Bu kurabiye canavarı ilk yaptığım, o nedenle biraz acemice ve fotoğrafını da çok kötü çekmişim. Daha sonra istek üzere mor renkte yapmıştım bir kaç tane. Gözlere bak yaa, yirim :)


Angry Birds'un yeni yeni meşhur olduğu dönemler :) Çok severek yapmıştım bundan da hem kendime hem arkadaşlarıma...


Bu arkadaş da bardak altlığı oluyor kendisi :)


6'lı set yapmıştım değişik renklerde :)


Tıpkı angry birds gibi cupcake'ler de o ara yeni meşhur oluyordu, ben de hemen yaptım bir tane. Angry birds'ün aksine cupcake'ler popularitesini hiç yitirmedi ama. Hala her baktığımız yerde görebiliyoruz kendisini. (örtülerde, tabaklarda, tepsilerde, fincanlarda, önlüklerde...)


Bunlar da fotoğrafsever bir arkadaşa :) Bu fotoğraf makinesi çok uğraştırmıştı :) Dondurma da öyle...


Eyfel kulesini bu kadar yamuk yaptığımı görse Fransa bana dava açabilir, o derece :D Tüm yamukluğuna rağmen bu broşu severek takıp işe gidiyordum o zamanlar :D Hey gidi günler...


Kapanışı çok özel bir arkadaş için diktiğim anahtarlıkla yapmak istiyorum (o çok özel arkadaş şu an benim 1.5 yıllık eşim :D ve hala saklıyor bu anahtarlığı arabasında ) Üşenmeyip plakayı bile işlemeye kalkışmışım ama küçücük arabaya koca plakayı sığdıramamışım tabi :))))

Bunları sizler de biraz vakit ayırarak küçük mutluluklar üretmeye hevesliyseniz cesaret vermek amaçlı yazıyorum. Mesela son paylaştığım araba hiç düzgün değil farkındayım ama bizim için anısı var, onu değerli kılan da o zaten. Mükemmeliyetçiliği sadece profesyonel hayatınızda bırakın, böyle küçük zevklerden sizi mahrum etmesine izin vermeyin olur mu? 

Sevgilerle <3

31 Temmuz 2015 Cuma

Kızılay Kumaş Alışverişi Deneyimim

Neden kendi kıyafetlerimi kendim dikmeyeyim ki? Anarşist ruhumun "Moda sektörünün bana dayattığı şeyleri tüketmek zorunda değilim" isyanı sonrasında kendime sormaya başladığım sorudur bu. Üstelik kendi kıyafetlerini dikerken insan birşeyler üretmiş olmanın hazzını da yaşar.

Ancak bir sorun vardır; bugüne kadar ne bir dikiş makinesinin başına oturmuşluğum ne de bir kıyafetin dikiliş aşamalarına şahit olmuşluğum vardı. Olaya tamamen fransızdım yani :)

Sonra İrem Hanımın kalplere dikiş aşkı aşılayan sitesi ile karşılaştım <3
İrem Hanım'ın hayat hikayesini okuduğumda ne kadar birbirimize benzediğimizi farkettim. İrem Hanım da Siyaset Bilimi okumuş, ben de. İrem Hanım'ın aşağıdaki satırlarını okuduğumda ay işte benden bahsediyor dedim;
kendime ilk kez  dürüstçe sordum: "Dünyada sonsuz param ve kimseye bir ispat derdim olmasa ne iş yapardım?"

İçimden gelen yanıt sayesinde yaşadığım aydınlanmayla parlayıp söndüm:"Dikiş dikerdim! Kendi tasarımlarımı yapardım!"

Halbuki o ana kadar ben dikiş dikmesini bile bilmezdim. 
 

İrem Hanımla aynı aydınlanmayı yaşadıktan sonra kendime bir dikiş makinesi aldım (Singer'in en ucuz modeli olur kendisi :D)

Sonra da işin tekniğini öğrenebileceğim bir dikiş kitabı.


Burda dergisi almadan olur mu??? Burda dergisinin muadili olan creazıon dergisinden de aldım.


Sonra da kendimi Kızılay'a atıverdim kumaş almak için. İzmir Caddesinde Bursa Kumaş Pazarı (bu dükkanlardan sırf İzmir Caddesinde 5 tane var) haricinde bir kumaşçı olduğunu gördüm. Sizler için fotoğrafını çektim. Belki gitmek istersiniz.


Aşağıda fotoğrafladığım kumaşın adı patiska bez. Bir blogger'ın dikişe yeni başlayanlar için tavsiyeler yazısı sonrası almaya karar verdim bu kumaşı. Yazının linki için buyrunuz;


Bu kırmızı puanlı Duck Keten'den masa örtüsü, mutfak önlüğü tarzı şeyler yapar eşe dosta hediye ederim diye düşündüm.


Bu poplin kumaşlardan da 4 yaşındaki afacan yeğenime etek dikmeyi düşünüyorum. Aynı kumaştan etek diken başka bir blogger görmüştüm. Linki için ;


Bu kumaşları metresi 2.5 tl olan defolu kumaşlar arasından seçtim. Gömleklik ince pamuklu kumaş... Acemiliğimi bunlar üzerinde atacağım :)


Bu kırmızı kumaştan etek dikmeyi planlıyorum kısmetse. Fotoğrafta belli olmuyor ama biraz petekli bir yapısı var. Görür görmez aşık oldum. Metresi 6 TL.


Bu iki kumaş da pantolonluk. Siyah olanın metresi 6 TL, biraz likralı gibi. Fildişi renk olanın metresi 9 TL idi. Dokununca uyandırdığı his çok hoş.
Umarım ortaya güzel şeyler çıkarabilirim. Rabbim diktiklerimi de bloğumda yayınlamayı nasip etsin inş. AMİN